Tüp bebek deneme fikrine, onca ilaç kullanmaya, günde 3-4 kere iğne yapmaya alıştık da, transfer sonrası bekleme işine bir türlü alışamadık. Kaç gün bekleyeceğiz, nasıl bekleyeceğiz? Neleri yemeliyiz, banyo yapabilir miyiz, stresin zararı var mı? Tuttu mu acaba, çoğul gebelik ihtimali nedir, ya tutmadıysa gibi içimizi kemiren düşüncelere kaç gün dayanmamız gerekiyor?
Gelin bu soruların cevabına embriyo transferinden başlayalım. Aslında, embriyonun kaçıncı gün transfer edileceği kişiden kişiye değişiyor. Deneme sayısı; elde edilen yumurta ve elde edilen embriyo sayısı ile transfer edilecek embriyo sayısına bağlı. Embriyonun ilk gün dış ortamda mümkün olduğunca takip edilmesi, ikinci gün dört hücreli bir embriyo yapısına sahip olması, üçüncü gün de genel olarak sekiz hücreli olması bekleniyor. Dördüncü günde embriyolar daha yoğun bir kompaksiyon gösteriyor ve beşince günde blastokist aşamasına ulaşıyor. Transfer için uzmanların tercihi, embriyonun blastokist aşamasına geçmesi. Neden mi? Çünkü genetik olarak anormal olan embriyolar bu aşamaya ulaşamıyor.
Günü ileriye atmak, transfer başına daha fazla gebelik elde etme ve az embriyo transferi yaparak başarı oranını artırmak için önemli. Ancak oluşan embriyo sayısı az olduğunda ya da transfer edilecek embriyo erken günlerde kendini belli ettiğinde, ikinci, üçüncü ya da dördüncü gün de transfer yapılıyor. Benim şahsi kanaatim 5. günün beklenmesinden yana. 5. güne dayanamayan embriyonun anne karnında tutunma ihtimali de biraz düşük.
Embriyonuz transfer edildi, peki şimdi ne olacak? Transferden sonra embriyo hemen rahime tutunmuyor, tutunması birkaç günü buluyor. Bu nedenle transferin ardından doktorlar 3 gün istirahat veriyor. Günlük yoğun tempodan ve ağır fiziksel işlerden kaçınıp, daha sakin bir 3 gün geçirmek gerek. Fiziksel olarak sakinlik ve yavaşlatılmış bir tempoya hazırız. Fakat sakin olmayı, stres yapmamayı nasıl başaracağız? Transferle birlikte almaya başladığımız annelik hormonu var ya, işte bütün suçlu o.
Aslında çözüm her zaman doğallıktan geçiyor. Günlük rutinimizi yaşamamız ve ekstra hassasiyetler yüklenmekten vazgeçmemiz gerekiyor. Anne adayı en rahat ettiği şekilde davranmalı diyor konunun uzmanları. Eğer istirahat sizi rahatlatacaksa, istirahatinizi gebelik sonucu alana kadar devam ettirebilirsiniz. Eğer çok evhamlı değilseniz, 3 günlük istirahatin ardından kendinizi fazla zorlamadan günlük yaşantınıza dönmenizi öneririm.
Transferden sonra banyo yapmak serbest, ılık suyla ayakta, kısa bir duş alabilirsiniz. Aşırı sıcak suyla, küvette uzun uzun yıkanmayı doktorlar pek tavsiye etmiyor.
Bir başka merak edilen konu da cinsellik! Türk doktorları transfer sonrası gebelik netleşinceye kadar cinsel ilişkiye girmeyi onaylamasa da yurt dışında yapılan son araştırmalar bunun tam tersini öneriyor. Bazı yabancı kaynaklar, transferden sonra cinselliğin faydalı olduğunu, seks sırasında salgılanan hormonların ve rahim içine yerleşen spermin embriyonun tutunmasına katkıda bulunduğunu savunuyor.
12 günlük bekleme süresinde vücudumuza ve üreme hücrelerimiz olan gametlerimize iyi bakmamız gerekiyor. O yüzden doğal gıdaları tüketmek ve mevsime göre beslenmek ve doğal kaynaklardan sıvı almak gerekiyor. Sigara ve alkol kesinlikle kullanılmamalı. Fazla proteinden ve fazla karbonhidrattan uzak durmak ve dengeli beslenmek çok önemli.
Yumurta ya da sperm üzerinde olumsuz bir etki varsa, antioksidan beslenme kürleri uygulanabilir. Antioksidan düzeyi yüksek taze sebzeler, çok fazla pişmemiş ve GDO kullanılmamış katkı maddesiz doğal ürünler tercih edilmeli. Bunun için doktorunuz uygun gördüğü takdirde çeşitli ilaç ve vitamin destekleri de verecektir.
Gebelik testi yaptırmak için acele eden arkadaşlarımız olsa da 12. günü beklemelerini öneriyorum. Çünkü kanda gebelik, transferden sonraki 12. günde ortaya çıkıyor. Bundan önce yapılan testler sağlıklı sonuç vermiyor. Gebeliğin olumlu gerçekleşme ihtimalinde bile erken yapılan testlerde alınan olumsuz sonuçlar annenin moralini yerle bir ediyor. Oysaki hepimizin çok iyi bildiği gibi bu süreçte ihtiyacımız olan en önemli şey, moral!
Eskiden tüp bebek tedavilerinde birden fazla embriyo transfer edilebiliyordu. Buna bağlı olarak çevremizde çok fazla ikiz ve üçüz bebekler görüyorduk. Yaklaşık 5 yıl önce çıkan yasayla embriyo sayısına kısıtlama getirildi. 35 yaşın altındaki hastalara ilk 2 denemede 1 adet embriyo, 35 yaşın üzerinde ve 2 deneme yapmış hastalara da 2 adet embriyo transfer edilebiliyor. Bu sınırlamalar ile birlikte çoğul gebelik oranları %40-50’lerden -20’lere kadar düşmüş. Artık tüp bebek yöntemiyle elde edilen bebeklerin yaklaşık yüzde 10-15’i ikiz oluyor. Bunun üzerindeki çoğul gebeliklere çok nadiren rastlanıyor. Fazla embriyo transferi yasaksa üçüz gebelik nasıl oluyor? Bunun altında yatan neden, tek embriyonun daha sonra bölünerek tek yumurta ikizi olması. İki embriyo transferlerinde de yüzde 70 oranında tekil, yüzde 30 oranında ikiz gebelik oluyor.
Yaşanılan onca zahmetli tüp bebek aşamalarından sonra oluşan gebeliklerde, anne adaylarının evham yapması son derece olağan. Düşük riskim var mı, gebeliğim riskli mi sorusuna uzmanlar içimizi rahatlatan cevaplar veriyor. Tüp bebek tedavisi sonucunda oluşan gebelikler normal gebeliklere göre riskli değil. Gebelik takibinde tüp bebek ile gebe kalanlar daha yakından takip ediliyor. Bu yakın takibin nedeni tamamen psikolojik, tüp bebek hastalarının birçoğunun uzun yıllar tedavi ile uğraşmaları ve daha fazla ilgi görmek istemeleri…
Gebelik elde edildikten sonra ilk altı hafta belirli hormonal destekler devam etse de, elde edilen gebelik doğal gebelikten çok farklı değil. Tüp bebek tedavisindeki düşük oranları ve genetik bozukluklar, yapısal anomaliler, doğal gebeliklerle birbirine paralel. Erken dönemde biyokimyasal dediğimiz, kanda gebelik saptanıp kesenin oluşmaması durumlarına, tüp bebek tedavilerinde daha sık rastlanıyor. Doğal gebeliklerde yaşanan yüzde 15’lik düşük oranı, 150’de bir genetik anomali, yapısal anomali oranları tüp bebek gebeliklerinde de saptanıyor.