Kiril Alfabesi’nin doğduğu yer, Ohrid!

Resim Pixabay.com 'dan alıntıdır.


Makedonya’nın doğusunda bulunan ve UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’nde yer Ohrid Gölü, Avrupa’nın en eski ve en derin krater golü... Dağların eteklerine kurulmuş mütevazi müstakil evleri, yemyeşil doğası ve neredeyse her yerden görülen göl manzarasıyla Balkanların belki de en güzel şehirlerinden biri.

Konaklama ve yemenin en ucuz olduğu Avrupa şehirlerinden biri Ohrid. Booking.com üzerinden konaklamak için bütçenize en uygun yeri seçip önceden rezervasyon yaptırabilirsiniz. Yumurta kapıya dayanmadan hareket etmeyenlerdenseniz yine sorun yok. Meydanda 15 dakika elinde bavulunuzla bekleyin, hemen birileri gelip sizi bulacak ve konaklama ihtiyacınız olup olmadığını soracak. 




Ohrid’i gezmek için fazla zamana ihtiyacınız yok. 1 tam gün Ohridi gezmek için kafi gelse de tadını çıkartmaya yetmez. Merkezde kahvenizi içtikten sonra çiçeklerle bezenmiş sokak aralarından kaleye doğru çıkmak, oyalanmazsanız 20 dakikanızı alıyor.



Çar Samuel’in yaptığına inanılan bir Orta Çağ kalesi olan Çar Samuel, 1. Bulgar İmparatorluğu döneminden kalmış. Deniz seviyesinden 700 metre yüksekte olduğu için nefis bir manzarası var. Kale Pazartesi günleri kapalı oluyor. Dönüş yolunda yine ara sokaklara dalıp şehri ve şehirde yaşayanları daha yakından tanıyabilirsiniz.

Eğer ilginizi çekerse kiraz ağacından geleneksel yöntemlerle yani elle kağıt yapan atölyeyi ziyaret edebilirsiniz. Kağıdın nasıl yapıldığını öğrenmekle kalmayıp özel tasarım kartpostal da yaptırabilirsiniz. Sevdikleriniz için güzel bir hediye olabilir.

Sandalla gölden gidebileceğiniz Aziz Yuhanna Kilisesini de Ohrid’e kadar gitmişken görmelisiniz. 1400’lü yıllardan kalma kilisenin göl ve orman manzarası görülmeye değer. Kiliseye sandalla gitmek istemeyenler ormanlık alandaki patika yolu da kullanabilirler.
Ohrid’in Hristiyanlar için ayrı bir önemi daha var. Çok eski tarihlerde şehirde tam 365 kilise bulunuyormuş ve yılın her günü ayrı bir kilise ziyaret ediliyormuş. Tabii bu gelenek o eski dönemlerde kaldı. Bu gün şehirde 40 civarında kilise var.




Ohrid, 500 yıl kadar Osmanlı himayesinde kalmış. Haliyle şehir mimarisinde Osmanlıların etkisini fazlasıyla görüyorsunuz. Osmanlılar’dan kalma evler ve camiiler hala ayakta.

St. Clement Kilisesi (Resim Franny'nin Paltosu web sitesinden alıntıdır)


Ohrid Gölü manzaralı Bizans mimarisindeki St. Clement Kilisesi de oldukça büyük ve görülmeye değer. Tuna Bulgar Devleti hükümdarı 1. Boris’in emriyle yapılmış. Fakat Aziz Clement ilk yapılan kilisenin büyüklüğünü yeterli bulmadığı için üstüne yeni ve daha büyük bir kilise yaptırarak burayı Kiril Alfabesi’ni öğrettiği eğitim merkezi olarak kullanmış. 15. yy’da Osmanlı zamanında camiye dönüştürülen kilise 2000 yılında restore edilmeye başlamış. Aradan 17 yıl geçmesine rağmen biz oradayken restorasyon çalışmaları devam ediyordu.




Dünyanın en temiz göllerinden biri olan Ohrid gölünde yüzmeden dönülmez! Gezinizin tarihini Haziran gibi ayarlayabilirseniz hem göle girme şansı yakalar hem de yazın bunaltıcı sıcaklarına kalmamış olursunuz. Gölde yüzmeden ve tekne turu yapmadan Ohrid’in tadı çıkmaz. Fiyatlar çok uygun. Tekne fiyatları 8 ile 10 euro arası değişiyor. Bu toplam rakam, yani kişi sayısına bölüyorsunuz. Örneğin 5 kişiyseniz adam başı 2 euro ödemiş oluyorsunuz.
Göl daha önce de yazdığım gibi Avrupa’nın en eski ve en derin krater gölü. 3 yılda bir kendini yenileyen gölde 200’den fazla endemik balık türü var. Göl koruma altında olduğundan avlanmak yasak olsa da Belvica veya Pastirmka denilen Ohrid’e özgü balıkları restoranlarda tadabilirsiniz.


Akşam üzeri meydanda meşhur balkan tatlılarının tadına bakıp güneşin batışını izleyebilirsiniz. Göl kıyısında yürüyüş yapanlar, bisiklete binenler ve balık tutmaya çalışan gençlerle şehir her daim hareketli.

Kamp yapmayı sevenler için merkeze 10-15 dakika mesafede göl kıyısında kamp alanları bulunuyor. Buralarda çadır ve karavan turizminin yanı sıra yazlıkçılar da var. Yazlıkçı dediysem aklınıza hemen lüks yazlık evler gelmesin. Bir veya iki odalı konteynerlerden ve yaklaşık 10 metrekarelik teraslardan bahsediyorum. Kış için koşullar çok uygun olmasa da yazı geçirmek için ideal olabilir.

Dolu dolu iki günümüzü Ohrid’de geçirdikten sonra önümüzde daha yapılacak 3000 kilometre yol olduğundan Saray Bosna’ya doğru yola çıkıyoruz. 21 Haziran’da Visoko Piramitleri’ndeki şenliğe katılıp ardından Saraybosna ve Mostar’ı gezeceğiz.

Aslı Aydoğdu
Fotoğraflar: Bilent Aydoğdu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Gelecek bana ait” diyen bir mucidin hikayesi

Pozitif düşünce ve değişim