Çocuk sahibi olanlara özel bir başlık sanılmasını istemem... Kuzeni, yeğeni, kardeşi, akrabası, çok zaman geçirdiği komşusu bile olsa miniklerimizin modelleriyiz. Tahmin edeceğiniz üzere bizim onlara söylediklerimizi değil yaptıklarımızı örnek alıyorlar. Bu da demek oluyor ki üstümüzde bir çift göz var.
Her ne kadar çok meşgul görünseler, oyuna dalmış, oyun kahramanlarıyla meşgul olsalar da sizin başkasıyla konuştuğunuz şeyleri duyuyorlar. Daha sonra, üstelik sizin hiç ummadığınız bir anda size soru olarak yöneltebiliyorlar. Siz de ebeveyn olarak şaşırıyorsunuz. Sadece konuştuklarımız da değil Diyelim ki beraber bir restorana gittiniz veya bir kafeye, sizin kasada çalışan kişiyle diyaloğunuzu, garsona hitap biçiminizi, diğer insanlarla olan ilişkinizi, selamlaşmanızı dahi örnek alacaktır.
Bazı istisnai durumlar da var. “Yahu bu çocuk hiç böyle yapmazdı, son zamanlarda bu kelimeyi kullanıyor” dediğimiz okul çağı miniklerimiz olsa da kaynaklar genelde en çok vakit geçirdiği kişilerden yani aileden geçiyor. Bir oyun sırasında çocuklardan biriyle bir canlandırma yapıyorduk ve çocuk son zamanlarda ailesiyle yaptığı bir aktiviteyi canlandırmak istemişti. Orada bir duygu boşaltımı ihtiyacı duymuş ve durumu kendi dünyasında canlandırmak istediğini fark ettim. Senaryo gereği kafeye giren aile bireylerinin kahve içmek için birinden yardım almaları gerekiyordu. Çocuğun garsona kullandığı emir cümleleri ve hafif aşağılar tavrı, o an müdahale etmemem gerektiğini bildiğim için sakince izledim. Daha sonra sözde senaryoda tekrar yerimi aldım bu sefer bana da rol verilmişti miniğimiz tarafından. Ben, garsondan kahveyi toplumsal kurallara uygun olarak, kendisiyle empati kurarak ve emeği karşılığında teşekkür ederek istemeyi tercih ettim. İşlem bittiğinde miniğimiz kısa bir kayıt modunda kalmış olacak ki büyük dikkatle beni izliyordu. Orada ona nasihat vermek takdir edersiniz ki çok faydalı olmayacaktı. Daha sonra kendine tekrar bir şeyler sipariş etme sırası geldiğinde; yardımcı olan kişiye rica etmesi ve teşekkür etmesi oyunu anladığını gösteriyordu ve aslında oyunun kurallarını öğrenmeye hazırım mesajı veriyordu.
Bizler ebeveyn olarak çocuktan beklentilerimizi önce kendi davranışlarımızı gözden geçirerek belirlersek çocukta görüp tanımlayamadığımız durumları daha netliğe kavuşturmuş oluruz. Şöyle bir gerçek var ki tüm bu süreç ebevenler/yetişkinler için oldukça yorucu bir uğraş... “Doğru mu davranıyorum? Bunu burada söylemese miydim?” tarzındaki iç sesimiz bizi sürekli uyarıyor. Ancak bunun sahiden büyük bir sorumluluk olduğunu unutmadan ve en azından miniklerimizin etrafındayken onların duymadıklarından eminken yetişkince davranabilme hakkımızı kullanalım...