• 10/11/2024
  • Hoşgeldiniz

Erken çocukluk eğitimi neden önemli?

  • 27.03.2016

İstanbul Gönüllü Eğitimciler Derneği insanî, millî ve özgün model arayışları çerçevesinde eğitimin yeniden değerlendirilmesi amacıyla 18-20 Mart tarihleri arasında “Uluslararası Erken Çocukluk Eğitimi Kongresi” düzenledi. “Ne Kadar Erken O Kadar İyi!” mottosuyla gerçekleştirilen kongreye yurtiçi ve yurt dışından iki bin kişi katıldı. İGEDER Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Selahattin Turan, okul öncesi eğitimin önemiyle ilgili toplumsal farkındalık oluşturmayı hedeflediklerini anlattı.

Yapılan araştırmalar; okul öncesi eğitimi alan çocukların almamış çocuklara kıyasla 15 yaşına geldiğinde akademik başarı anlamında bir yıl önde olduğunu gösteriyor. Bu durum sadece akademik başarı değil, eğitimde fırsat eşitliği bakımından da tehdit oluşturuyor. 

Prof. Dr. Selahattin Turan'ın 2000 sonrası doğan Z kuşağı çocukları ve anne babalarına ilişkin ilginç ve bir o kadar da haklı tespitleri var. “Anne babalar çocuklarla ilişkilerini yapılandıramıyor. Ailelerde çocukların ciddi ilişkiler, bağlantılar kurabileceği yapılar kayboldu, mahalle kültürü kayboldu. Mümkünse çocukların büyükanne ve büyükbabayla zaman geçirmesi sağlanmalı. Ailelerin en çok dengeyi kurmakta zorlandığı konulardan biri de çocuklara kontrol hissi vermek. Anne babalar ya aşırı kontrolcü ya da çok serbest davranıyor, çocuğunu yönetemiyor. Bu çocuklar 30'lu yaşlara geldiklerinde kendilerini yönetemez hale gelebilirler.” 

Turan’ın konuşmasından satır başları:

- Çocuk 0-3 yaş arasında duygusal, sosyal, zihinsel ve hatta cinsel gelişimini yüzde 80 oranında tamamlamış oluyor. Biz erken çocukluk periyodunu UNESCO’nun da yaptığı çalışmaları göz önünde bulundurarak 0-6 yaş aralığından 0-8 yaş aralığına çektik. Bu dönemde verilen erken çocukluk eğitimi, çocuğun gelişimi açısından özellikle anne babanın birlikte çalışmaya başlamasıyla birlikte daha kritik bir önem arz ediyor.

- Günümüz çocukları 2 yaşında teknolojiyle tanışıyor. Bugün hepimiz biliyoruz ki teknolojinin doğru kullanılmaması halinde bir takım zararları var. Bunların başında bağımlılık yaratması ve çocukları tek boyutlu bir dünyaya indirgiyor olması geliyor. Anne babaların 0-12 yaş arasında teknoloji kullanımını kontrol etmesi gerekiyor. 2000’li yıllarda doğan çocukların 30’lu yaşlarına geldiklerinde kendilerini yönetemeyeceklerine dair endişemiz ciddidir.

- Çocuğunuzun başarılı olmasını istiyorsanız Türkçe ve matematik bilgisinin temelleri çok önemli... Türkçe kendini ifade etme becerisi, matematik ise o olgular arasında bağ kurma becerisi kazandırır. Bu nedenle erken yaşta yabancı dil eğitiminin tekrar tartışmaya açılması gerekiyor çünkü yabancı dile ihtiyacı olan insan her yaşta öğrenebilir ancak insanların kendi anadilinde kendilerini ifade etme becerileri çok küçük yaşlarda çok büyük hassasiyetle kazandırılması gereken bir beceri.

- Bugün başarının tanımı bilimsel anlamda şu şekilde; Çocuğun doğuştan var olan potansiyelini hayat boyu yüzde 100 olarak kullanacağı ortamın sağlanması ve sürdürülebilir kılınması. Bizim toplumsal handikaplarımızdan biri, başarıyı hep akademik anlamda algılamamız. Oysa bugün yapılan araştırmalar gösteriyor ki hayat başarısı en düşük olanlar, fen lisesi mezunları.

- 2000’den sonra doğan nesil dinleyerek öğrenmiyor, dinlemek zorunda da değiller. Görerek öğreniyorlar. Bu nesil, güzel bir nesil ama motivasyon krizi yaşıyor.

- Öğretmenliği profesyonelleştirmek gerek. Eğitim fakültelerine öğrenci alırken kişilik testine tabii tutulup yatkın insanlar alınmalı, ailede öğretmen varsa artı puan verilmeli, vs. Gelişmiş ülkelerde bunun örnekleri var. Yatkınlık test ve mülakatları artık yüzde 98 oranında isabetli sonuçlar veriyor.