• 10/09/2024
  • Hoşgeldiniz

Çocuk gelişiminde anne babanın rolü

Biz insanlar doğduğumuz andan itibaren bakıma muhtaç varlıklarız. Öncelikle fizyolojik olarak barınma ihtiyacımızın, daha sonra da güvenlik ihtiyacımızın sağlanması gerekir.

Ünlü Psikoloji Profesörü Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde bu basamaklar olmazsa olmazdır. Önce fizyolojik ihtiyaçlarımız, ardından hayatımızı güvenli bir şekilde devam ettirebilme olan güvenlik ihtiyacımız ve daha sonra da sevgi ve ait olma ihtiyacımız gelir. Tüm bu basamaklar çerçevesinde insan kabul görmek ve ait olmak ister. Bizler insan olarak tüm bu ihtiyaçlarımızı ilk olarak ailemiz vasıtasıyla karşılarız. Ailemiz, bizim sosyal varlık olmamızın ilk basamağıdır. Fizyolojik ve güvenlik ihtiyacımızın ardından sevgi ve kabul görme ihtiyacımızı da ailemizle karşılarız. Onlara ihtiyaç duyarız. Onları örnek alırız davranışlarımızda, iyiyle kötüyü ayırırken, doğru yanlışın ne olduğu konusunda farkındalığa ulaşırken, onlar hep bizim modellerimizdir.

Tüm bu ailemizden görerek, izleyerek aldığımız bilgiler ve onlar tarafından verilen eğitimlerle ailemizin birer yansıması oluruz.  Ekonomik zorlukların yaşandığı ailede büyüyen bir çocuğun, para konusuna diğer çocuklardan farklı bir yaklaşımı olabilir. Paraya karşı bağımlı bir tutum ya da parayı yok sayan bir tutum sergileyebilir. Aynı şekilde fanatik dini öğelerle yetiştirilen bir çocuk aynı doğrultuda fanatik davranışlarla sergileyebilir ya da bunun tam tersi bir tutum geliştirebilir. Büyüme ve gelişmenin kalıtımsal getirileri olduğu gibi çevrenin de bu konuda önemli bir etken olduğunu söyleyebiliriz. Ünlü filozof John Locke’un ‘İnsanoğlu boş bir levha şeklinde doğar’’ sözü bunu doğrular.  Yani eğitimin ve çevrenin bir bireyi bir konu üzerinde eğitmek için, bulundukları çevreye ve ortama göre adapte edilebileceğine dikkat çeker. Burada aile içinde yetişen çocuk ağırlıklı olarak onun eğilimini alır. İyi eğitim alan bireyler, aldıkları eğitim vesilesiyle bu konuda farklı başarılar elde ederler. Bu konuda bazı istisnalar da olabilir. Fırsat yokluğu ya da yeterli sağlıklı ilgi ve uygun çevre koşulları oluşamamış olsa da büyük başarılara imza atmış başarılı yetenekli bilim adamları ve tarihe adını yazdırmış Edison, Van Gogh gibi isimleri de burada anmak doğru olur.

Aileler, dünyaya gelen bireyin bakımını üstlenir ve onun ihtiyaçlarını karşılar demiştik, tam da burada Maslow’un piramidine tekrar dönersek insanoğlu üçüncü basamak olan sevilme ve ait olma ihtiyacından sonra sosyal bir varlık olduğunun bilinciyle saygı göreceği, ben de varım diyeceği bir mecrayı da aramaya başlar. Bu ne demek? İnsanın kendisinin artık ilk sosyal topluluk olan aile dışında kendini var etmesi gereken ve ona sosyal bir varlık olduğunu ispat eden saygınlığıdır. Benliğine, kendi beklentilerine, özgür bir birey oluşuna, aldığı kararlara ve en önemlisi de kimliğine gösterilen saygının kanıtıdır. Bu da ilk önce aile içinde gösterilen saygıyla kazanılır. Ailede sağlıklı saygı görme ihtiyacını elde eden birey daha sonra bulunduğu diğer sosyal topluluklarda çok daha fazla tatmin olur ve kendini farklı gösterme gayreti içine girmez. Bununla birlikte ailenin sorumluluğu burada bireyin saygı görme ihtiyacı açısından hayati önem taşır. Bununla söylenmek istenen, bireye kazandırılan özgüvenin niteliğidir. Birey, aldığı kararları kendi benliği ve özgür iradesi doğrultusunda alırken, sosyal rolünü de sağlıklı bir yolla kazanmış olur. Örneğin; ailesinin onayıyla gireceği tiyatro sınavına hazırlanan çocuk, rakibi gördüğü bir arkadaşını hedef seçerek kaybetmesinin nedeni olarak onu gösterebilir. Burada kişinin bireysel performans gösteriminin olduğunun da farkına varan öğretmen, çocuğun yenilgiyi hırs ve öfke olarak yansıttığını görür. Eğer ailesi tarafından başarısız atfedilen çocuğa uygulanan davranışlar dışlanma ve onları hayal kırıklığına uğrattığı şeklinde bir eğilimdeyse çocuk bu gerçeği yadsır ve etrafında suçlayacak bir mekanizma arar. Burada çocuğun davranışı ailesinin ona bu konuda verdikleri eğitimin niteliğini de gösterir. Ebeveynlerinden herhangi birini sosyal hayatta yansıtıcı suçlayıcı olarak gören çocuk bu davranışı alır ve normal kabul etmek suretiyle kullanır. Akranları ve okul arkadaşları tarafından fark edilip adaletsizce yargıladığından dolayı etrafı tarafından dışlanana kadar bu süreç devam eder. Trafikte, kalabalık insan gruplarının içinde ailenin diğer insanlarla etkileşimine tanık olan çocuk bunları normal sayıp modelleştireceği için aynı davranışları sergiler. Kavgacı, uzlaşmadan uzak tavır sergileyen ve herhangi bir eksiklik söz konusu olduğunda karşı tarafı suçlayan ebeveyn, çocuk için de bir modeldir. Ona neden olumsuz davrandığını soran öğretmenine de aynı cevabı verecektir.

Toplumda bazı öznel konular doğru ve yanlış olarak ayrıldığında göreceliyken; toplumsal konuların ağırlıklı oranında ortak doğrular bulunur. Sosyal ilişkileri başarılı, şeffaf ve açık olan bireylerin çocukları da bu doğrultuda ilerler. Biz her ne kadar ebeveyn olarak davranışların nasıl olması gerektiği ile ilgili çocuklara örnekler anlatıp göstersek de, onların bizi sürekli izlediklerini bilinç dışına kendileri dışındaki dünyadan aldıkları verileri kaydettiklerini unutmayalım. Doğduğumuz andan itibaren dış uyarılarla zihin haritalarımızı oluşturan bu veriler, bizim nasıl insan olduğumuz, nasıl davranışlar sergileyeceğimiz hakkında da ipucu verir. İleriki yaşlarda bu kayıtların yararsız olanları, birey tarafından farkedilip değiştirmeye gidilse de yedi yaşına kadarki süre oldukça büyük önem taşımaktadır. Oyun parkında küçük yaşta oynarken arkadaşına hızlıca koşarak ani bir hamlede bulunan bir köpekten etkilenen diğer çocuğun tepkisi kişinin zihninde kötü bir etiket yaratabilir. Köpekten uzak durmak gerekir etiketini oluşturan birey, hayatında gördüğü her hızlı hamle yapan köpeğe de aynı tepkiyi verebilir. Birey her ne kadar kendindeki olumsuz değişikliğin nedenini anlayamasa da seanslar sırasında bu anısı bulunur ve telkin yöntemiyle giderilir. Dolayısıyla gerek aileden aldığımız  modellemeler, gerek fark edilmeden zihnimizde yer etmiş anılar  yedi yaşına kadar bireyin ileride dış dünyaya vereceği tepkileri belirleyeceği için ebeveyn olarak farkındalık sahibi olmalı, onlara iyi örnek olabilmenin önemini unutmamalıyız.